Deniz ticaretinin en önemli belgelerinden biri olan konişmentolarda yetkili mahkemeye ilişkin kayıtların mevcudiyeti ve yapılan tartışmalar çoğu hukukçunun malumudur. Bu kayıtlar genelde konteyner hat firmalarının merkezinin bulunduğu yerleri gösterir. Söz konusu şehirlere Hamburg, Marsilya, Zürich, Kopenhag ya da Londra verilebilir. Son yıllarda ilgililer tarafından taşıyana izafeten Türkiye’deki acentesine karşı açılan ve özellikle yük hasarına dayalı tazminat davalarında belirtilen yetki kayıtlarının geçerli olduğu yönünde karar verilerek davaların reddine hükmedilmiştir. Hatta bu yönde Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay kararlarıyla da karşılaşılmıştır.

Konişmentolardaki yetki kayıtlarının geçerliliği tartışmalarının farklı hukuki temelleri mevcuttur. Bunlar arasında hem Türk Borçlar Kanunu hem de Türk Ticaret Kanununun genel hükümleri sayılabilir. Mesela Türk Ticaret Kanununun 105. maddesinde “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava  açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir” hükmü bulunmaktadır. Acaba acentenin mevcut olduğu bir hukuki ilişkide yetki kayıtları geçerli kabul edilirse, kendisine yer verilen Türk Ticaret Kanununun 105/2. maddesinin bir manası kalır mı? İşte özünde bir soru temelinde ve fakat bununla sınırlı kalmadan konişmentolardaki yetki kayıtlarının geçerliliği Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü tarafından uzun yıllardır düzenlenen Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumunda (2019) Doç. Dr. Sami Aksoy sunulmuş ve hazırlanan bilimsel metin 2021 yılında kitap olarak Enstitü tarafından yayımlanmıştır.

Categories:

Comments are closed